Sayfalar

13 Haziran 2018 Çarşamba

Af


Sıcak asfalt yol. Yol ve ben. Ben ve çıplak ayaklarım.

Köprüden önceki son çıkışa yaklaşmamak adına dolanıp duruyorum kendi eksenimde. Biraz sağa biraz sola. Biraz beklemece. Bir bahane varsa da o da adı yorgunluktu. Böylece zaman kazanabiliyordum. 

Durup önüme baktığımda –ki bu hangi yüzümle baktığıma bağlı- korkuyorum.

168 saatte yaklaşık 60 saat boyunca tanıyamadığım ve içimden nasıl birini çıkardığıma şaştığım kişiliğimle bakarsam bu bir faciaydı ve evet korkmakta haklıydım. 


Uyandım. 

04.07

Uyanmaya mecburdum.

Gözlerimi açtığımda kendimi misafiri olduğum evde erken uyanmış gibi hissediyordum. Dün silmeye üşendiğim göz makyajım yastığıma bulaşmış,dudağım kurumuş ve çatlamış. Ağzımdaki kan tadı demir para tadı gibi. Ben musluğu en sola çevirip suyu en soğuğa getirir ve devam edebilirim rutinime.

Ama bak seninle konuşmanın zamanı geldi de geçiyor bile.

Alka seltzer’i yok hayatın. 

Suya atıp bir tableti,baloncukların yukarı çıkışını izlerken her şeye yeniden başlama düşüncesi  hala bir lüks mü ? 

Kaybedilenleri yerine koymayı ya da kazandıkları bir üst seviyeye taşımayı lüks kelimesinin tanımına alabiliyor muyuz;çünkü en son bıraktığımda Halk Ne Der Dili ve Edebiyatı’nın bir parçasıydı. 

Başlıyor çatışmalar. Gerçi bu kısıtlı süre içerisinde kendinle çatışabileşek zamanı ve imkanı buluyorsan yine de şanslı kişiler arasında olabiliyorsun. Kendini sevmek kadar kendinle kavga edebilmek de önemli. Kendine dair olumlu veya olumsuz düşünceler arasında kaybolurken otobüs kuyruğunda değilsen bu bile bir nimet!

Hayal kuramadığını fark ettiğin için böyle aslında. Oysa kurulan hayallerin ön izlemesi rüyada görülmeli. Şimdilerde uyanılan yatakta ilk gözüne çarpan şey yastık kılıfındaki makyaj kalıntıları,stresten dökülen saçların ve hissetiğin tek şey de gelen çişin ise üzgünüm.

Kaybedenler kulübüne hoş geldin.

Düşlemenin yerini planlama almış olabilir.Bu durum seni korkunç bir pasif agresife çevirmeden önlem almalısın.

Gözlerinden ateş çıkan,hırslı,her an gülebilme potansiyeli yüksek insan henüz daha içindedir. Henüz erimemiştir. Bul onu,özür dile. 

Verdiğin sözleri tutamayacakmışsın gibi hissettiğinde havlu atabileceğini aklından geçirdiğin için özür dile.
Benzerlerin hayatına böyle devam ettiği için,sen de bir an için böyle devam edebileceğini düşündüğün o saniye için özür dile.

Aklın karıştığı için,kalabalıkla birlikte sürüklendiğin için,kendine zaman ayıramadığın için,yalnız başına kalıp da onunla konuşmayı hep ertelediğin için özür dile.

Adaptasyon durumunu yine birlikte çözebileceğinizi unutma. Süpermarketten alışveriş yaparken mahallenin emektar bakkalına yakalanmışsın hissini kırman gerek.

Ona şiirin bu kısmını oku:

‘‘…aklımı alıp doğduğum evin
müze olma isteğine saklayacaklar
ama kavaklar büyüyecek
herkesten gizli boy atmak
bir kavağın becereceği iştir ancak
anladım ki ağaçlar
Toprağa acı verdikçe büyüyorlar….’’


Ancak böyle yeniden kanatlarını takabileceksin. Deniz ve kekik kokusunu ruhuna aktarmayı yeniden başarabildiğin,durabildiğin,sakinleştiğin zaman.

Yol hikayelerini yeniden yazabileceksin. 
Ve en önemlisi de…

Kalemin oynarken yalnızca kağıdın canını acıtabilecek!