Sayfalar

9 Mart 2015 Pazartesi

in vino Veritas


Badem, montunu boğazına kadar çekip boynuna atkısını doladı. Tepede güneş vardı ama hiç ısıtmıyordu. Biraz dinlenmek için bulduğu ilk banka oturdu ve az önce büfeden aldığı edebiyat dergisini çantasından çıkarıp en sevdiği köşeyi okumaya başladı : 



''Bugün yazının açılışını birkaç satır bilimsel bir açıklama ile yapmak istiyorum.


    ‘’Gözyaşı, omurgalıların göz boşluğundaki bezlerin salgıladığı, gözlerin temizlenmesi ve nemlenmesini sağlayan berrak, tuzlu sıvıdır.Keder, sevinç ve korku gibi güçlü duygular; gülme, göz kaşıma veya esneme, gözyaşı salgılanmasının artmasına ve neticesinde ağlamaya sebep olabilir.’’



Rasyonel kimliğimizden biraz çıkıp daha insancıl bir hale büründüğümüzde ise tanım doğal olarak değişecektir:



  ‘’Gözyaşı, yanaktan süzülme şekline göre 3 e ayrılan bazen sıcak bazen çok yakıcı bir sıvıdır. İlki fiziksel olarak şiddete maruz kalındığında hissedilen ‘can acıması’ sonucu süzülen yaş ; ikincisi şaşkınlık,bir anda beklenmeyen mutluluk veya aşırı duygusallık sonucu verilen tepki olan süzülen yaş , üçüncüsü de gerçekten içinize dokunan , size üzüntü verdiği için hissedilen ‘can acıması’ sonucu süzülen yaştır.3. açıklamadaki can acıması , ilk açıklamada bahsedilen can acımasıyla ilgisizdir. Bu daha çok bireyin en değerlileriyle  bağıntılıdır.’’ 



Yaptığımız sınıflandırmada umarım tutarsızlık yoktur.Çünkü tutarsızlık bu hayatta insanı hezeyana uğratan bir davranıştır. Sadece ikili ilişkilerde değil kişinin tekil halinde bile sorun çıkartır. Mesela gitmek isterken kalan bir insan kendisiyle çelişir haldedir. Ya da arkadaşlarının yanında bağıra bağıra ağlamak isteyen insan da çayını yudumlarken neşeli görünüyorsa , bu da çelişkili bir durumdur.


Peki biriniz çıkıp tüm bunlara zorunluluk diyebilir mi? Yani zorunda olduğu için gidememek ya da gülme mecburiyetinde olduğu için  ağlayamamak bir zorunluluk mu? İnsanlar ne der diye korkmak, kendimizi frenlemek mantıklı mı sizce? Mastar ekleriyle dolu hızla geçen hayatınızı yaşarken zorunda olduğunuz için mi çelişmek 'zorundasınız' ? Akılcı davranacağız diye yanınızda her zaman gülümseyerek yürüyen iki ayaklıya dur diyebiliyorsanız, evet bunu yapın.



Söyleyin, sizin terazinizdeki hangi kefe daha ağır? 



Sol kefede sadece 4 kelime var. Değer,önem,fedakarlık,sonsuzluk
Sağ kefede ise ; değer, önem,duruma göre şekillenebilen fedakarlık, gerçekleşme ihtimali olan/olmayan sonsuzluk var.


Seçimlerinizi bir kağıda yazıp,turuncu renkteki kapıdan girdiğinizde göreceğiniz ilk ahşap kutunun içine bırakabilirsiniz. (adresi en arka sayfada bulacaksınız)



Yarınki uzun yürüyüşümüz için saat 07.00 de Papatya Durak'ın önünde buluşuyor olacağız. Sol kefesiyle gelecek olanlar sağ kefesiyle gelenler için lütfen biraz daha bir şey yokmuş gibi  mutlu görünsün. Her zaman sorunlu olmak sıkıcı ve boğucu gelebilir çünkü,onları çözmüş gibi yapın. Bir süre önce kullandığınız bol acılı sitemkar sözcüklerinizi kahverengi kapaklı defterin içine kusunuz ve kapağını tamamiyle kapattığınıza emin olunuz. Onları unutmuş gibi yapınız. Şunu hep anımsayın ki, bir içimiz ve bir dışımız var. İçinizdeki kelebekleri veya siyahlaşmış katı gri taşları saklayabilirsiniz.Akşam evlerinize giderken size bir sepet böğürtlen nasıl olsa verilecektir......''



Badem dergiyi kapatıp çantasına koydu. Telefonunu çıkardı ve mesaj yazmaya başladı.



''En derinine ulaşmam için kaç kelime daha eklemem gerekiyor beni en kısa zamanda bilgilendirir misin? Savaşım için mühimmatlarımı tamamlamam gerekiyor,aksi takdirde biliyorsun ki vurulmak istemiyorum.Bir de unutmadan, akşam gelirken iğne ve iplik alırsan sevinirim açılanlar için gerekli. biraz eksilmiş de...Görüşürüz..''