Durgun ve ferah bir gün.
Yine boş beyaz kağıda bakıyorum. Biz
birbirimizi anlıyoruz da mesele diğerlerine anlatabilmekte. Söz sanatlarımı da
koydum önüme;fakat toparlayıp yan yana getiremiyorum kelimelerimi. Yanımda bana
eşlik eden bir kadeh var bir de bayatlamış badem… Demek bu gece benim
yazamayışıma içiyoruz.
Dilimde damağımda buruk tat... Böyle
anlarda kalbim hep hızlı atar ; başım döner. Başım döndükçe kelimelerim iyice
karışır. Kalemim anlatımı bozuyorsun der ; acıyla tatlı yan yana gelmek ister.
Ben ayırmaya çalışırım. Sayfalarca karşı çıksam da başaramam. Onlar aslında hep
bir olduklarını söylerler.
Sahi sana ulaşmak kaç paragraf?
Harfleri ziyan etmek de korkutucu ; ama hep
derim ki gel sen beni kelimelerimde bul.
İnan bu saatten sonra melankolinin moru da umrumda olmaz, benimle dalga
geçen anason kokusunun da. Bulunabiliyorsam eğer yeniden, çiçek açar içimde.
Büyük kırmızı kurdeleli bir nida armağan
ediyorum sana.
Sen de bilirsin ki başka türlü şeyler
ararım. Bu yüzden de kalabalıkta aslında hep tekimdir. Sanma ki en sevdiğim
sözcük umutsuzluk. Hayır,ben bu sayfalarda su gibi berrak sözcüklere sahibim.
Bulabilmenin yolu bir tutam inanç ve keşif serpiştirmekten geçer.
Bu işin matematiğini soracaksan şüphen
olmasın,bu problem bana da uzak. Benim sayfalarıma giremeyecek kadar uzak.
Aklımda cevaplayamadığım ama cevaplarının kolay olduğunu hissettiğim sorular
dolanıyor . Onları okunmak istenmiş ama hep ertelenmiş kitaplara benzetiyorum.
Vakit bulsaydık okur muyduk? Ya da
kütüphanenin en üst rafına beklemeye mi koyardık?
Ürkme ; sorduğum her soru seni daha da
itmesin kabuğuna.
‘’Her soru beni daha da iter mi
yalnızlığın koynuna?’’
Biliyorum sevmezsin vurguları. Ama
vurgulamazsak da heceleri, yolun sonuna vardığını anlayamazsın. Yola
başlıyorsan eğer biteceğini bilmelisin. Sonsuzluğa inanmanın büyüsüne kapılma.
O cümleler noktalanmalı. Sana gereklilikle emrediyorum.
Duyuyorum o şarkıyı defalarca dinliyorsun
üst üste.
Hikayeyeyi olur da anlayamazsan dert
etme,sığlıkla suçlamam. Sadece ben son yudumumu almadan önce bil ki artık
önemini yitiren değerler bende gizliden gizliye derinlerde kadife kumaşlarda
saklı.
Eğer cümlelerimi yazıp yazıp siliyorsam
ve fazlasıyla karıştırıyorsam olumluyu olumsuzu, devrik ile kurallıyı, kafesin
kapağını kapatmamın zamanı gelmiştir. Şayet merak edersen ne zaman açılacağını
; kilit sesini duyarsın , koklarsın
heyecanımı. Hatta o kapağı hiç olmadığı kadar ardına açılmış bulursun sen bile
şaşar kalırsın kendi haline . Ve öyle bir bocalarsın ki seni o dakikadan sonra
ne şimdiki zamanın ukalalığı kurtarır ; ne de şartlı bileşiğin pişmanlığı...