Gözlerimi kapattığımda bazen kendimi
orada buluyorum.
İçimdeki boş evde. Bir sürü odası olan ve
her kapının farklı renkte olduğu evde.
Her gidişimde başka bir kapının önünde
duruyor oluyorum. Bu sefer o eve tek başıma gitmedim. Biliyorum bu hareketim ne
kadar doğru ne kadar yanlış, tartışılır. Tekliğin o güçsüz duygusunu biraz
bastırabilmek içindi belki hepsi. Birinin beni desteklemesine ihtiyaç
duyuyordum. Bu çok insanca bir duygu değil mi ? Ben hep susuyordum , hep
sakince bekliyordum. içim ise dolup taşıyordu. Dudaklarımı az da olsa aralasam
neler dökülürdü hiç bilmiyordum. Kırar mıydı acaba etrafımdakileri? Ya da kendime
bile itiraf edemediklerimi,ağzımda dolup taşanları duydukça ben mi kırılırdım ki
? Biraz cesaretimi takınmayı aklıma koydum.
Üzerimde sıradan bir elbise var,küçük
karşılaşmalara ve hesaplaşmalara hazırım.
Bazı odaların içinden gürültüler geliyor,
korkuyorum açmaya. Kavgalar, tartışmalar,
tahammülsüzlük çığlıkları, hoşgörüden uzak sesler , kinli küfürler... Ne kadar
da ürkütücü. Yanımdaki de korkuyor . Belli ki onun da korkulu hikayeleri var .
Ama önemsemiyorum,sorgulamıyorum. Çünkü zaten artık herkes kırgın. Herkesin
geçmişinde mutlaka can acıtıcı bir hikayesi var. Garipsemiyorum. Ben hikayeleri
severim.
Zamanımızın ve sözde modernleşen hayatımızın
bir gereğiydi sinir, stres ,kabalık, çirkinlik sabırsızlık. Önünden geçmekle
yetindik o odanın.
İkinci kapı çok sessiz. Altından gelen
ışık çok ferah. İçine girip uyusam senelerce . Dinlensem. Yorgunluklarımı
bıraksam. Çarpışsa düşüncelerim benden bağımsız. Orası benim huzur odam. Herkesten
kaçtığım , yalnız kalmak istediğimde sığındığım mis kokulu odam. Tertemiz.
Bembeyaz. Çok çocuksu.
Koridorda adımlarımızı sıklaştırdığımızda
kalbimin de atışları sıklaşıyor. Yanımdakine bakıyorum,korktuğumu gösteriyorum.
Kızıyor bana. Toplamaya çalışıyorum kendimi.
Diğer odada ise ölü insanlarım var. Cesetlerim. Bir zamanlar en dirilerimdi oysa ki. Her yaştan insanlar var. Bazılarını
öyle bir öldürmüşüm ki tanıyamıyorum bile yüzlerini. O odaya girdiğimde
hafızamla kalbim arasındaki çizgi sızlayıp ,kanıyor. Ara ara gözlerime yaşlar
bile doluyor. Bakıyorum etrafıma, şaşıyorum.
Bazıları artık düşmanım bile değil. Ölüler !
Zavallılar diyorum. Kötü insanlardı hepsi. Onur kırıcı ve
kişiliksizdiler. Yanımdaki tutup çekiyor o odadan beni . Üzerimize sinen
çürümüş et kokusu midemizi bulandırdı. Çabuk atlattık.
Soldaki oda. Burası benim en sevdiğim
yer. Dostlarım bir köşede bana bakıp gülümsüyor. Diğer tarafta kitaplarım
dizili. Fotoğraf albümlerim var ve pencerem masmavi. Deri örtünün üzerinde
duran güzel kuşum. Ah ne güzel ötersin sen!
Bilirim seni benden başkası göremez.
Masamın üzerindeki parıltılı kutu... İçinde
pahalı mücevherlerim yoktur,istemem de . Parayı da istemem,bilinenin aksine
yaşamak için, mutlu ve memnun olmak için çok da elzem değildir. O kutuda benim
maneviyatım var. Umutlarım,içine mırıldandığım keyifli şarkılarım, tarçın
kokularım,güzel kelimelerim,ipekten cümlelerim, heyecanlarım...
Oradan çıkarken aklım kalsa da diğer
gerçek odamla yüzleşmem gerekiyordu.
Gittim.
Kapının boyası bile siyah. Kapalı sanırdım
ama hep aralıkmış meğer. O yüzdenmiş her gücüm tükendiğinde oradan bir şeyler
belirivermesi… Adımımı atıyorum.Bugün temizlik günü. İçerideyken etrafıma baktım
yanımda kimse yok. Gitmiş. Burada tek başımayım. Hep tek başıma
oldum,şaşırmıyorum.
Önce duvardaki bencillikleri kazıyorum
tırnaklarımla. Yere dökülen nefretleri süpürüyorum. Kırılan kalp parçacıklarını
saygıyla bir kavanoza koyup atılmaya bekletiyorum. Söylenmiş yalanlar ıslak ve
yapışkan hala ilk günkü gibi değişen bir şey yok. Paslanmış ve kokmuş yanlış
aidiyet duygularını temizlerken çok zevk alıyorum. Odam ferahlıyordu sanki.
Naftalin kokan anıları da çöpe attık mı tamamdır diye iç geçiriyorum. Etrafta
bir iki kırıntı kalsa da penceresine çoktan bir kelebek konmuştu bile. Ben o
odaya girmiştim artık, zamanla kalanları da halledebilirdim. Bu olaydan sonra beni
hiç bırakmayacağını söyleyip kendi odamda boğulmama ses çıkarmayan ve beni
dışarıda bekleyen biri olup olmaması da umurumda değildi.Temizlemiştim.
Beklentilerimi törpülemiştim. Korkum yoktu ve bu çok kıymetliydi.
Ve ben o gün o odadan çıkarken kendi büyük
devrimimin farkına varmıştım.
Ben affetmiştim.