Sayfalar

25 Temmuz 2014 Cuma

Tarçın


Gözlerimi kapattığımda bazen kendimi orada buluyorum.

İçimdeki boş evde. Bir sürü odası olan ve her kapının farklı renkte olduğu evde.

Her gidişimde başka bir kapının önünde duruyor oluyorum. Bu sefer o eve tek başıma gitmedim. Biliyorum bu hareketim ne kadar doğru ne kadar yanlış, tartışılır. Tekliğin o güçsüz duygusunu biraz bastırabilmek içindi belki hepsi. Birinin beni desteklemesine ihtiyaç duyuyordum. Bu çok insanca bir duygu değil mi ? Ben hep susuyordum , hep sakince bekliyordum. içim ise dolup taşıyordu. Dudaklarımı az da olsa aralasam neler dökülürdü hiç bilmiyordum. Kırar mıydı acaba etrafımdakileri? Ya da kendime bile itiraf edemediklerimi,ağzımda dolup taşanları duydukça ben mi kırılırdım ki ? Biraz cesaretimi takınmayı aklıma koydum.


Üzerimde sıradan bir elbise var,küçük karşılaşmalara ve hesaplaşmalara hazırım.


Bazı odaların içinden gürültüler geliyor, korkuyorum açmaya.  Kavgalar, tartışmalar, tahammülsüzlük çığlıkları, hoşgörüden uzak sesler , kinli küfürler... Ne kadar da ürkütücü. Yanımdaki de korkuyor . Belli ki onun da korkulu hikayeleri var . Ama önemsemiyorum,sorgulamıyorum. Çünkü zaten artık herkes kırgın. Herkesin geçmişinde mutlaka can acıtıcı bir hikayesi var. Garipsemiyorum. Ben hikayeleri severim.

Zamanımızın ve sözde modernleşen hayatımızın bir gereğiydi sinir, stres ,kabalık, çirkinlik sabırsızlık. Önünden geçmekle yetindik o odanın.


İkinci kapı çok sessiz. Altından gelen ışık çok ferah. İçine girip uyusam senelerce . Dinlensem. Yorgunluklarımı bıraksam. Çarpışsa düşüncelerim benden bağımsız. Orası benim huzur odam. Herkesten kaçtığım , yalnız kalmak istediğimde sığındığım mis kokulu odam. Tertemiz. Bembeyaz. Çok çocuksu.

Koridorda adımlarımızı sıklaştırdığımızda kalbimin de atışları sıklaşıyor. Yanımdakine bakıyorum,korktuğumu gösteriyorum. Kızıyor bana. Toplamaya çalışıyorum kendimi.


Diğer odada ise ölü insanlarım var.  Cesetlerim.  Bir zamanlar en dirilerimdi oysa ki. Her yaştan insanlar var. Bazılarını öyle bir öldürmüşüm ki tanıyamıyorum bile yüzlerini. O odaya girdiğimde hafızamla kalbim arasındaki çizgi sızlayıp ,kanıyor. Ara ara gözlerime yaşlar bile doluyor.  Bakıyorum etrafıma, şaşıyorum. Bazıları artık düşmanım bile değil. Ölüler !  Zavallılar diyorum. Kötü insanlardı hepsi. Onur kırıcı ve kişiliksizdiler. Yanımdaki tutup çekiyor o odadan beni . Üzerimize sinen çürümüş et kokusu midemizi bulandırdı. Çabuk atlattık.


Soldaki oda. Burası benim en sevdiğim yer. Dostlarım bir köşede bana bakıp gülümsüyor. Diğer tarafta kitaplarım dizili. Fotoğraf albümlerim var ve pencerem masmavi. Deri örtünün üzerinde duran güzel kuşum. Ah ne güzel ötersin sen!  Bilirim seni benden başkası göremez.

Masamın üzerindeki parıltılı kutu... İçinde pahalı mücevherlerim yoktur,istemem de . Parayı da istemem,bilinenin aksine yaşamak için, mutlu ve memnun olmak için çok da elzem değildir. O kutuda benim maneviyatım var. Umutlarım,içine mırıldandığım keyifli şarkılarım, tarçın kokularım,güzel kelimelerim,ipekten cümlelerim, heyecanlarım...


Oradan çıkarken aklım kalsa da diğer gerçek odamla yüzleşmem gerekiyordu.

Gittim.


Kapının boyası bile siyah. Kapalı sanırdım ama hep aralıkmış meğer. O yüzdenmiş her gücüm tükendiğinde oradan bir şeyler belirivermesi… Adımımı atıyorum.Bugün temizlik günü. İçerideyken etrafıma baktım yanımda kimse yok. Gitmiş. Burada tek başımayım. Hep tek başıma oldum,şaşırmıyorum.


Önce duvardaki bencillikleri kazıyorum tırnaklarımla. Yere dökülen nefretleri süpürüyorum. Kırılan kalp parçacıklarını saygıyla bir kavanoza koyup atılmaya bekletiyorum. Söylenmiş yalanlar ıslak ve yapışkan hala ilk günkü gibi değişen bir şey yok. Paslanmış ve kokmuş yanlış aidiyet duygularını temizlerken çok zevk alıyorum. Odam ferahlıyordu sanki. Naftalin kokan anıları da çöpe attık mı tamamdır diye iç geçiriyorum. Etrafta bir iki kırıntı kalsa da penceresine çoktan bir kelebek konmuştu bile. Ben o odaya girmiştim artık, zamanla kalanları da halledebilirdim. Bu olaydan sonra beni hiç bırakmayacağını söyleyip kendi odamda boğulmama ses çıkarmayan ve beni dışarıda bekleyen biri olup olmaması da umurumda değildi.Temizlemiştim. Beklentilerimi törpülemiştim. Korkum yoktu ve bu çok kıymetliydi.


Ve ben o gün o odadan çıkarken kendi büyük devrimimin farkına varmıştım.



Ben affetmiştim.