Sayfalar

28 Ağustos 2015 Cuma

Denge

Koşuşturmalı yaşantımız , zamanın akıp gitmesi, olgunlaşmamıza yardımcı olanlar, değişen hayatımız , kahkahalarımız, gözyaşlarımız ,kavgalarımız, uğraşlarımız, insanlarımız... Hepsi bu yolun üzerinde.


Yaşamı yollara benzetmiştik . Sevdiklerimize de yol arkadaşı demiştik. Yaşamanın gerektirdiği  seçimler var ve bunun doğrultusunda da belirlediği yollar var;özel kabul ettiği  engebeli veya düz yollar..


Yola çıkmadan önce başlangıç çizgisinde verilen sözlerimiz,yapılan sohbetlerimiz var. Yürüyüş boyunca anlaşmak önemli çünkü. Biri koşmak diğeri durmak isterse yolun ilerisini göremeyebiliriz. Çoğu kişi de bu yol arkadaşlarının senkronu bozmasından korkar. İlerlerken hava bozabilir çünkü. Üşüyebiliriz ya da güneşin fazlaca yakmasından rahatsız olabiliriz. İşte bu noktada devreye yol arkadaşlarının birlikte tutabileceği bir şemsiyeyi bulmak gerekiyor.  Tabi ki bununla da bitmiyor. Kötü koşullarda açılacak şemsiyenin sapını biri daha fazla tutarsa huzur o zaman da bozulabiliyor. Diğerinin kolu ağrıyor, bunu dile getiriyor  , eğer olmazsa kavga boyutuna taşıyabiliyor. Yanındaki arkadaşının o yola çıkarkenki arkadaşı olmadığını görünce dengeleri şaşabiliyor. 



İşte sevgili dostlarım..Çatışmaların ana kaynağı tam da bu verdiğimiz yüzeysel ama anlaşılabilir örnek olabilir.



Diğer etkenlerden minimum düzeyde etkilenerek devam etmemiz gerekiyor yola.  Aksi halde bambaşka kişilere dönüşebiliriz. Hatta en tehlikesi yol arkadaşımızı da kendimize göre dönüştürmeye mahkum edebiliriz. Arkanıza baktığınızda yola çıkan o insanları tanıyamayacak hale geldiğinizde şu cümle kurulur genelde. ''Beni bu hale sen getirdin.'' 



İnsan doğası gereği bir dönüşüm içerisinde tabi ki de. Bu çoğu zaman iyi bir olgudur. Örneğin ;  bilgi çağında yaşamanın bir gereği teknolojiyi sıkı takip etmektir . Bunlarla çok fazla ilgilenen ve hiç ilgilenmeyen iki yol arkadaşı birbirini anlamayacaktır. Önemli olan ikisinin durup birbirine neden sevdiğini veya neden karşı çıktığını anlatıp ''orta yol'' bulmak olacaktır. 



Dönüşüm içerisindeyken benliğini kaybedip başka biri olma yolunda ilerleyenlere kötü dönüşümdekiler diyoruz. Zaman geçtikçe bunun bir sebebi olarak ''seni artık tanıyamıyorum'' cümlesi su yüzüne çıkabilir. Kötü dönüşen de aslında nasıl bir ruh hali içinde olduğunu anlamaz ve karşı tarafı suçlar. Burada önemli olan kısır döngü içine girmemek ,çözüm bulmak, benliğimizden uzaklaşıp kendimizi başka biri gibi görebilmek, eski ve yeniyi kıyaslamak... Her şeyden önemlisi bunları isteyerek,yol arkadaşını ve yolunu çok sevdiğin için yapmak.




Bunların hiçbiri aynı kapta toplanmazsa eğer ''yolları ayırma'' kavramı ortaya çıkabilir. Verilen emekler,yol başındayken konuşulanlar,ilerlerken biriktirdiğiniz anılar size bu zamanda sancı olarak geri dönebilir. 


Tüm mesele bu işte. Yaşam bu. Bu kadar. Yanındakini ve kendini değişen koşullara anlaşmalı olarak adapte edebilmek,iyi dönüşebilmek. 


İyi ilişki. İyi dostluk. Akabinde mutlu ve mümkünse memnun bir hayat. Yol arkadaşları  birbirlerine yeterince değer veriyorsa tüm olumsuzluklara karşı birlikte başarılı bir göğüs germe operasyonu yapacaklardır. 


Sadece biraz anlayış,biraz ilgi ve sabır. Bizi biz yapan değerler bunlar. Tek kişilik bir yaşam içinde olmayanların yapacağı şey bu. 


Yolu renklendirmek bizlere ait. Kenarlarını yeşillendirmek, güzel kokutmak,üzerinde mutlu anılar bırakmak bize ait. Emek verme gibi muhteşem hissettiren olguyu mahvetmemek, geri dönüp baktığımızda içimizin rahat olması da bizim sorumluluğumuzda.



Yolda olanlara selamlar...